TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Bosna Hersek Temsilciler Meclisi Başkanı Marinko Cavara’yla görüştü.
TBMM Başkanlığı İstanbul Ofisi’ndeki görüşmede konuşan Kurtulmuş, iki ülke arasında tarihi, kültürel, siyasi ve coğrafi ilişkilerin çok önemli ve mükemmel bir seviyede olduğunu söyledi.
İki ülke arasında kardeşlik ve dostluk ilişkilerini artırırken aynı zamanda parlamentoların da işbirliğini arttırmalarının karşılıklı sorumlulukları olduğunu belirten Kurtulmuş, “İki ülke arasında her alanda işbirliği artıyor. Daha fazla artırmamız gerekir. Bu anlamda en temel meselemiz bu kadar büyük bölgesel ve küresel sorunların yaşandığı bu coğrafyada güven ve istikrarı sağlamaktır.” dedi.
Balkanlar’da güven ve istikrarın sağlanmasının Türkiye’nin bir numaralı perspektifi olduğunu kaydeden Kurtulmuş, Balkanlar üzerinde farklı ülkelerin ve büyük güçlerin nasıl oyunlar oynadığını bildiklerini dile getirdi.
Balkan halklarına ve devletlerine düşen görevin bu oyunların tuzağına düşmeden işbirliğini ve birlikte dayanışmayı artırmak olduğuna dikkati çeken Kurtulmuş, “Güven ve istikrarın temin edilmesinin ilk şartı ise ülkelerin ve halkların karşılıklı olarak birbirine güvenmesidir. Onun için biz Türkiye olarak, Balkan ülkelerinin hepsine temel perspektifimizi sürekli anlatıyoruz. Balkanlar’da işbirliği yapmaktan, dayanışma içerisinde hareket etmekten başka bir çıkış yolu ve gelecek yoktur.” diye konuştu.
TBMM Başkanı Kurtulmuş, bu ülkede birliğin sağlanmasının yolunun ayrışmayı körüklemekten değil, Bosna Hersek’in kurumsal varlığını güçlendirmek, devlet gücünü artırmak ve ülkeyi uluslararası alanda daha güçlü ve itibarlı bir hale getirmekten geçtiğini vurguladı.
Dayton Antlaşması’nın, Bosna Hersek’in yönetilmesini zor hale getirdiğinin farkında olduklarının altını çizen Kurtulmuş, “Dayton Antlaşması’nın zorluklarına rağmen bunu avantaja çevirebilmenin yolu, oradaki farklı etnik kimliklerin arasındaki farklılıkları körüklemek değil tam tersine bu farklılıklar içerisinde bu kültürel bütünlüğü temin edebilmektir.” ifadesini kullandı.
Kurtulmuş, Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşın, bölgeyi, Balkanlar’ı ve Karadeniz’i istikrarsızlaştırma potansiyeline sahip olduğunu gördüklerini, bunun için savaşın barışçıl şekilde iki tarafın da kabul edeceği adil bir çözüme kavuşturulması gerektiğini bildirdi.
“Soykırım boyutlarına varan açık bir katliamdır”
Kurtulmuş, büyük bir küresel çatışmanın fitilini ateşleme potansiyeli olan, İsrail’in Gazze ve Filistin halkına gerçekleştirdiği acımasız, bütün uluslararası hukuk kurallarını hiçe sayan ve bütün insani değerlerden soyutlanmış katliamın, başka bir küresel sorun olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
“Bu saldırı insanlık tarihinin modern zamanlarda görmediği kadar ağır bir insanlık suçu içermektedir. Bunun adı savaş falan değildir. Bunun adı sadece ‘saldırı’ şeklinde de tanımlanacak bir şey değildir. Soykırım boyutlarına varan açık bir katliamdır. Bu özellikleriyle Srebrenitsa’ya benzemektedir. Buna insanlığın karşı çıkması ve bunu durdurması insanlık vazifesidir. İşlenen suçların dosyası son derece kabarıktır. Sadece Netanyahu ve çetesi değil, buna ses çıkarmayan bütün uluslararası camia da bu suçun altında yıkılacaktır. İnsanlık yakın dönemlerde, modern dönemlerde böyle büyük bir suçla hiç karşı karşıya kalmadı. Şimdiye kadar işlenmiş bütün savaş suçlarının hepsinden çok daha yukarıda, adi ve bütün uluslararası hukuku hiçe sayan suçlar, cürümler işlenmiştir. İsrail’i destekleyen ülkeler ve onların hükümetleri sessiz kalsa da bütün dünyada insanlık vicdanı harekete geçmiştir. Milyonlarca, yüz binlerce insan sokaklara çıkarak İsrail’in işlediği bu sistematik insanlık suçlarını lanetlemektedir.”
Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı’nda görülen mahkemenin ve verilen ara kararın Filistin davasında yeni bir dönemin başlangıcına işaret ettiğini kaydeden Kurtulmuş, Güney Afrika Cumhuriyeti yöneticilerine insanlık adına teşekkür etti.
Kurtulmuş, mahkemenin bundan sonraki safhalarında çok sayıda müdahil ülke ve kurumun işin içerisine gireceğini, TBMM olarak 3 milletvekilini mahkemeyi takip etmesi için görevlendirdiklerini ifade ederek, “Savaş suçlarıyla ilgili delilleri mahkemeye sunmak için harekete geçiyoruz. Mahkemede, Güney Afrika’nın ortaya sunmuş olduğu açık deliller İsrail hükümetini telaşlandırmıştır. Ardından Brezilya Devlet Başkanı Lula’nın İsrail yönetimini, Netanyahu’yu Hitler’e benzetmesi iyice panikletmiştir. Mahkemedeki bu safahatın ve uluslararası camiadaki uyanışın ortaya koyduğu bu tavır tamamıyla İsrail’deki bu Siyonist yöneticileri, Netanyahu ve ekibini telaşlandırmıştır. Onun için yeni bir tehditte bulunuyorlar.” sözlerini sarf etti.
İsrail’in özellikle Gazze’nin güneyine sığınan sivil, masum, kadın ve çocukların bulunduğu Refah Kapısı etrafındaki insanlara karşı katliamlarını artıracaklarını vurgulayan Kurtulmuş, şunları kaydetti:
“Ramazan ayına kadar eğer esirler salıverilmezse oradaki halkın tamamını oradan sürmek üzere harekete geçeceklerini, savaşı çok daha yukarı seviyelere çıkararak insanlık suçlarını daha fazla artıracaklarını ve dünyanın gözü önünde çok daha büyük bir cinayete adım atacaklarını açıkça ilan ediyorlar. Aslında bu Netanyahu ve yönetiminin köşeye sıkışmışlığının ortaya koyduğu bir çaresizliktir. Sonu olmayan bir yola girmek istiyorlar ve dünyaya ‘Biz sonu olmayan bir yola gireriz ve buradaki insanları yok ederiz’ diyerek tehdit ediyorlar. Artık bu sözün bittiği yerdir. Bütün dünya kamuoyuna ve uluslararası camiaya düşen sorumluluk, İsrail hükümetinin bu sonu olmayan yola girmesini önlemektir. Yoksa bu sonu olmayan yola girerse Netanyahu ve hükümeti, bu yolun nereye çıkacağı belli değildir.”
“Bize göre en önemli şey ölümlerim durmasıdır”
Bosna-Hersek Temsilciler Meclisi Başkanı Cavara ise Gazze’nin zor bir durumda olduğunu, yaşanan vahim olaylara bakınca benzer duyguları paylaştıklarını belirtti.
Gazze’de her gün çok sayıda insanın öldüğünü, bütün dünyanın bu konuda sustuğunu, dünyadaki çoğu devletin gözünün Türkiye’de olduğunu dile getiren Cavara, “Biliyorum ki sizin çabalarınız hem Ukrayna’daki savaşın hem Gazze’deki saldırıların durmasından yanadır. Bize göre en önemli şey ölümlerin durmasıdır.” dedi.
Cavara, kendilerinin de 4 yıl boyunca böyle bir savaştan geçtiklerini, bu süre boyunca “barış” denilip hikaye dinlediklerini ifade ederek, hiç kimsenin elini ateşe sokmadığını, bütün dünyanın taraf tuttuğunu ve hiçbirinin barışı düşünmediğini sözlerine ekledi.