MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, geçen hafta Antalya’da aşırı yağışlardan kaynaklanan su baskınlarından zarar gören vatandaşların elinden tutulacağına inandığını belirtti.
Geçmiş olsun temennisinde bulunan Bahçeli, hayatını kaybeden vatandaşa Allah’tan rahmet, yaralı vatandaşlara şifa diledi.
MHP lideri Bahçeli, Erzincan’ın İliç ilçesinde altın üretimi yapılan bir maden sahasından çıkarılarak istiflenen toprağın kaymasıyla milleti hüzne boğan bir felaket meydana geldiğini hatırlatarak, milyonlarca metreküp toprak kütlesinin 200 metrelik yamaçtan bir sel gibi vadiye akarak geniş bir alana yayıldığını anlattı. 9 maden işçisinin toprak altında kaldığını anımsatan Bahçeli, toprak kaymasından hemen sonra kriz masası kurulduğunu, devletin gecikmeksizin bütün imkanlarıyla seferber olduğunu, ilgili bakan ve bürokratların kısa süre içinde maden sahasına giderek arama kurtarma faaliyetlerine refakat ettiğini dile getirdi. Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bir haftadır AFAD ekipleri, gönüllü yardım kuruluşları, hatta yöre insanımız çalışmalarını fedakarlıkla yürütmektedir. İşçilerimize ulaşmak ve gün ışığına çıkarabilmek amacıyla maden alanına yığılan devasa toprak kütlesinin tahliye ve temizlik işlemi dikkatle ve kararlılıkla sürdürülmektedir. Ancak heyelan bölgesinde hala riskli alanların varlığı, bu kapsamda yeni toprak kaymalarının zaman zaman yaşanıyor olması, ister istemez arama kurtarma ekiplerini zora sokmakta, çalışmalarını da aksatmaktadır. Üstelik bölgenin yağışlar sebebiyle çamur ve balçıkla kaplanmış olması araştırma ve incelemelerin metal detektörlerle yapılmasını mecburi hale getirmektedir. Kayaçların içindeki altın cevherini siyanürleyip ayrıştıran, müteakiben kalan siyanürlü atıkları suyla arındırıp tekrar kullanılmasını sağlayan, yani çok zor şartlarda damla damla dökülen alın terlerinin bereketiyle helal lokmasını arayan işçilerimizin hayata döndürülmesi yegane dilek ve beklentimizdir. Üzgün olsak bile ümitsiz değiliz. Kaldı ki Allah var, gam yoktur. Ümitlerimizi diri tutarak bölgeden gelecek müjdeli haberlere kulağımızı çevirmiş durumdayız.”
“TBMM’nin devreye girmesini yerinde bulduk ve destekledik”
MHP Genel Başkanı Bahçeli, Çöpler köyündeki maden sahasında toprak kaymasını duyar duymaz Genel Başkan Yardımcısı ve Erzurum Milletvekili Kamil Aydın başkanlığında teşkil edilen bir heyeti Erzincan İliç’e gönderdiklerini belirterek, heyetin incelemelerini yaptığını, tespitlerini bir rapor hazırlayarak kayda geçirdiklerini anlattı.
Konuyla ilgili Meclis Araştırması Komisyonunun kurulmasını isabetli bir karar olarak gördüklerini ve yanında durduklarını aktaran Bahçeli, “Mezkur altın madeni faciasının her boyutuyla tetkik edilmesi, konuyla ilgili hiçbir boşluğun, hiçbir kuşkunun, hiçbir sisli noktanın bırakılmaması arzumuzdur.” dedi.
Özellikle bazı televizyon yorumcuların, sözde çevrecilerin, nevzuhur maden uzmanlarının ve rant devşirme peşinde koşan siyasetçilerin kamuoyuna yansıyan iddialarını dikkate alarak Meclis Araştırması Komisyonu marifetiyle dinlenmelerinin, doğal ve doğru bir tercih olacağını dile getiren Bahçeli, herkesin eteğindeki taşları dökmesini, kimin ne biliyorsa açıklamasını istedi. Türkiye’yi töhmet altında bırakan, millete korku aşılayan, yöre insanını istismar eden, heyelan bölgesini çıkarlarının ikmali için fırsat kapısı gören kim veya kimler varsa muhakkak görüş ve düşüncelerine müracaat edilmesi gerektiğini ifade etti.
Bahçeli, “Milletimizin, ak koyunu da kara koyunu da açıklıkla tefrik etmesi için uygun zemin oluşturulmalıdır. Adeta uzaya çıkar gibi özel koruyucu kıyafetlerin üstüne dehşet uyandıran maskeler takan ve ikinci Çernobil hezeyanını telaffuz edip siyanür atıklarının Sabırlı Deresi’ne akıtıldığını ve bu atıkların yağışla beraber yeraltı sularına karışarak Fırat Nehri’ni kirlettiğini söyleyenler iddialarını ispatla mükelleftir. Ağzıyla değil de karnıyla konuşanların şımarıklıkları tahammül sınırlarından taşmıştır.” değerlendirmesinde bulundu.
“Yeni bir bilirkişi heyetinin oluşturulması akla en uygun seçenektir”
MHP lideri Bahçeli, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının konuyla ilgili kamuoyuyla paylaştığı “Toprak kayması sırasında akan malzemenin Fırat Nehri’ne ulaşmasının engellenmesi amacıyla Sabırlı Deresi’nin Fırat Nehri’ne ulaştığı menfezin kapaklarının kapatıldığı” şeklindeki açıklamasını aktararak, şunları kaydetti:
“Açıklama ortadayken, halen dedikodu üretmenin, halen kaygıları diri tutmanın ahlaken tutarlı bir yanı var mıdır? 9 canı, 9 hayatı kurtarma çalışmaları sürüyorken, kayan toprak kütlesinin içinde hangi ağır metallerin bulunduğuyla ilgili resmi ağızlardan bir açıklama yapılmadığını eleştirenlerin amacı bize göre üzüm yemek değil, bağcı dövmek için mevzi almaktır. Acılarımız üzerinde siyasi ve ideolojik geçim kapısı açmaya heveslenmek vicdansızlıktır, insafsızlıktır, izansızlıktır, pis bir fırsatçılıktır. Kayan toprak inşallah kaldırılacaktır, yaralarımız elbirliğiyle sarılacaktır, peki insanlığını kaybedenler tekrar eski hallerine nasıl dönebileceklerdir? Ayıp, günah, yazık değil mi?”
Bahçeli, ucu nereye dayanıyorsa dayansın sorumluluğu somut delillerle belirlenen kurum ya da kişilerin adli ve idari temelde hesap vermesinin acil ve elzem bir ihtiyaç olduğunu söyledi.
İliç’te tehlikeli bir sızıntının şu ana kadar tespit edilmediğini ifade eden Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çöpler Altın Madeni’nde geçmişe sari var olan ihmaller zincirinin, 13 Şubat faciasındaki payını yok saymak elbette mümkün değildir. Çalışanların risklerden korunması için alınması gereken tedbirlerin göz ardı edildiği, yığınlarda oluşan çatlaklara karşı gerekli müdahalenin zamanında yapılmadığı, iş güvenliği uzmanlarının ikazlarına rağmen çatlakların oluştuğu alanlara solüsyon basılması gibi eksik, hata ve kusurların süreç içerisinde yaygınlık kazanarak felaketin alt yapısını hazırladığı, ABD’li şirketin alt işverenleri yeterince denetim ve gözetime tabi tutmadığı için tali kusurlu, maden operasyonlarından sorumlu olanların da asli kusurlu sayıldığı, maden sahasında oluşan çatlaklar nedeniyle bazı alt yüklenici firmaların işçilerini çektiği, ancak asıl yüklenici firmanın çalışmaya devam ettiği gibi iddialar bir haftalık süreç içinde ziyadesiyle gündeme yansımıştır. Bu kapsamda yürütülen adli soruşturmanın sağlam ve sağlıklı sonuçlar verebilmesi için hazırlanan bilirkişi raporunun aceleye getirilmesi bir başka tartışma konusudur. Bu nedenle bilirkişi raporunun tekrar ele alınması, yeni bir bilirkişi heyetinin oluşturulması bizim görüşümüze göre akla en uygun seçenektir.”
“Sayın Murat Kurum ne hikmetse hedef tahtası haline getirilmiştir”
Bahçeli, Çöpler köyündeki altın madeni felaketiyle birlikte Cumhur İttifakı’nın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Murat Kurum’un, hedef tahtası haline getirildiğini söyledi.
Bahçeli, “İliç’i konuşuyorken konunun Sayın Kurum’un bakanlık dönemine geçiş yapması, nihayetinde haksız ve hayasız eleştirilerin sökün etmesi sinsi bir propagandanın tedavülde olduğuna işaret etmiştir. İstanbul’da havlu atacaklarını şimdiden fark eden müflis zihniyetler Sayın Kurum’u yıpratmak için devreye girmişlerdir.” diye konuştu.
Çöpler köyündeki altın madeninin yüklenici firmasına ÇED raporunu Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının vermediğini belirten Bahçeli, Bakanlığın yalnızca çevresel etkileri değerlendirip denetlediğini, bunun yanında altın madeninin çevreye zarar verip vermediğini incelediğini anlattı.
Altın madeninin geçmişte defalarca denetlendiğini, 21 Haziran 2022’de de 20 metreküplük siyanür sızıntısı nedeniyle sorumlu görüldüğü için madeni işleten firmaya Çevre Kanunu’ndaki en üst sınırdan para cezası verildiğini ve firmanın faaliyetlerinin geçici süreyle durdurulduğunu ifade eden Bahçeli, şunları kaydetti:
“Anlaşılacağı üzere Sayın Murat Kurum görevini layıkıyla yapmıştır. Verilemeyecek bir hesabının olmadığı ortaya çıkmıştır. Altın madeni felaketinin sızısı yüreklerimizi titretiyorken, çok geçmeden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçim sürecinin bir malzemesi haline getirilmesi baştan ayağa yanlıştır, maksatlıdır, utanmazlıktır. Menfur ve melun emel sahiplerinin çabaları boşuna, çırpınışları beyhudedir; Allah’ın izniyle, Türk milletinin teveccühüyle Ankara altın çağına ulaşacak, İstanbul muradına kavuşacak, yerel yönetimler zilletin ayak bağlarından mutlaka kurtarılacaktır. Ne yaparlarsa yapsınlar, istismarın kazanını olmayacak, iradesizliğin sonucu görülmeyecektir.”
Toprak altında bulunan işçilerin sağ salim çıkarılmalarını ve aileleriyle kucaklaşmalarını Allah’tan niyaz eden Bahçeli, “Maden felaketine neden olan ihmallerde payı bulunan hiç kimsenin gözünün yaşına bakılmaması temennimdir. Taşı toprağı altın olan İliç ilçemizin ve Çöpler köyümüzün tekrar belini doğrultacağı günler yakındır; devlet-millet dayanışmasıyla bu sıkıntılı günler sabırla, sebatla aşılacaktır.” şeklinde konuştu.
Bahçeli,
partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, dış politikada
ülkeler arası ilişkilerin zaman zaman şekil değiştirdiğini belirterek,
akışkan ve dinamik bir süreç olan diplomasinin, tarihin, kültürün,
coğrafyanın, jeopolitik ve jeostratejik müktesebatın, milli hedeflerin
bileşkesinde, hakiki mana ve muhtevasını bulduğunu söyledi.
Devletler
arası ilişkilerde kalıcı dostluktan, kategorik düşmanlıktan bahsetmenin
mümkün olmadığını vurgulayan Bahçeli, esas olanın mütekabiliyet ilkesi
çerçevesinde değerlerle pekişmiş karşılıklı anlayış ve çıkarlara saygı
olduğunu kaydetti.
Dünya genelinde
belirsizliklerin endişe verici ölçüde artış halinde olduğuna işaret eden
Bahçeli, küresel siyaset ve diplomasinin öngörülebilirliğinin gittikçe
zayıfladığını belirtti.
Farklı coğrafyalarda
tezahür eden kriz ve ihtilafların milletler ve medeniyetler arasındaki
barış, huzur ve istikrarı tehdit ettiğine dikkati çeken Bahçeli,
hızlanan, kızışan ve çapı genişleyen siyasi, ekonomik, ticari ve
hegemonik güç mücadelelerinin yumuşama yerine sertliği, diyalog yerine
restleşmeyi, diplomasi yerine dipsiz anlaşmazlıkları körüklediğini dile
getirdi.
Devlet Bahçeli, bölgesel ve küresel
kutuplaşmanın kaotik bir dünya tablosunu resmettiğini belirterek,
Türkiye’nin böylesi çalkantılı ve fırtınalı bir ortamda yüksek öngörü,
manevra kabiliyeti, milli ve manevi değerlerle zenginleştirilmiş
diplomasi gücüyle dikkatleri üzerine çektiğini ifade etti.
Bahçeli,
“Hem sahada hem de masada muktedir bir Türkiye gerçeği elbette taraflı
tarafsız herkesin takdirini toplamaktadır. ‘Çok yönlü ve tesirli
diplomasi’ demek, ‘farklı zaman ve dönemlerde, farklı taraflarla aynı
anda görüşmek, konuşmak ve temas kurmak’ demektir. Türkiye’nin yaptığı
da budur. Bu sayede milli güvenliğimize, milli varlığımıza ve egemenlik
haklarımıza yönelik tehdit ve sınamalar etkisiz hale getirilmektedir.
Çevremizde barış, huzur, refah ve istikrar kuşağının tesisi amacıyla
akıl ve ahlak temelli diplomatik ilişkiler kesintisiz mesafe
almaktadır.” değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Mısır ziyareti
Bahçeli,
Türk ve Türkiye Yüzyılı’nda, MHP’nin dış politikaya bakışının ana
çerçevesinin dünya barışı ve Türkiye’nin milli güvenliği, ekonomik
kalkınma ve refahının temini üzerine bina edildiğini vurgulayarak, şöyle
devam etti:
“Sayın Cumhurbaşkanımızın geçen
hafta gerçekleştirdiği Birleşik Arap Emirlikleri ve bilhassa Mısır
ziyareti hakikaten de tarihi niteliktedir. Mefluç ve mahvı perişan
vaziyette olan muhalefet hangi ezberleri telaffuz ederse etsin, atılan
sağlam adımları karalamak için nasıl bir bozuk dil kullanırsa kullansın,
biz bu ziyaretin hem doğru hem de zamanlama itibarıyla çok yararlı ve
yerinde olduğunu değerlendiriyoruz. İnanıyorum ki Türkiye-Mısır
ilişkileri, olması gereken mevkiye tırmanacak, kurulan dostluk ve
kardeşlik bağları iki ülkenin de çıkarına hizmet edecektir.
Mısır
ile asırlara dayanan tarihi, kültürel ve inanç temelli köklü bir ortak
geçmişimiz vardır. Bu geçmişin kutlu bir geleceğe köprü olması, iyi
niyetli temennimizdir. Daha düne kadar İstanbul ile Kahire’nin kader
çizgisi bir ve aynıydı. Türkiye ile Mısır’ın ayrı düşmesi, birbirine
sırtını dönmesi, ilişki ağlarının zedelenmesi müşterek tarih ve
coğrafyanın bizatihi ruhuna terstir ve bununla birlikte olumsuz faturası
da kabarık olacaktır. İki ülke arasında, Yüksek Düzeyli Stratejik
İşbirliği Konseyi Toplantılarının Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin
Ortak Bildiri’nin imzalanmasının yanında ticaret hacminin 15 milyar
dolara çıkarılma hedefi sevindirici ve umut verici bir gelişmedir.”
“Türk ve Türkiye Yüzyılı’nın mührünü inançla basacaktır”
Ekonomi,
ticaret, enerji, turizm, eğitim, kültür ve savunma sanayisi alanlarında
Türkiye ile Mısır’ın yakın temas ve irtibatının, iki ülkenin stratejik
avantaj ve kazancını tahkim edeceğine işaret eden Bahçeli, sözlerini
şöyle sürdürdü:
“Muhalefet partilerinin koro
halinde ‘dün şunu demiştin, bugün böyle diyorsun’ çıkışları Türk dış
politikasının yüksek misyon ve vizyonunu idrak ve itiraf edemeyen sefil
bir anlayışın hezeyanıdır. Çevresiyle buzları eriten, anlaşmazlıkların
düğümünü çözen ve yükseliş halinde olan Türkiye, başta CHP olmak üzere
zillete düşen diğer muhalefet partilerini kıskandırmakta ve
çatlatmaktadır. Onlar umudunu yapay zekaya bağlaya dursunlar, Cumhur
İttifakı, Türk milletinin muazzam zekasıyla daha çok işler başaracak,
çağın alnına Türk ve Türkiye Yüzyılı’nın mührünü inançla basacaktır.
Türkiye
ile Mısır’ın yakın diyaloğu, İsrail zulmüne karşı da güvenlik
şemsiyesidir. Mısır’ın, Gazze’de işlenen soykırım suçuna yönelik tavrı
memnuniyet vericidir. İsrail Başbakanı Netanyahu’nun ısrar ve inatla
Refah’a operasyon yapacaklarını ileri sürmesi, savaşı Gazze’nin dışına
taşıma hamlesi şeklinde okunmalıdır ve Mısır için de tehdittir. Gazzeli
masumların sığındığı Refah’a saldırmak çılgınlıktır ve sonu İsrail için
felakettir.”
Bahçeli, İsrail’in, Refah’tan
kesinlikle uzak durması, işlediği cinayetlerine, yaptığı insanlık dışı
operasyonlara yenilerini eklemekten mutlak surette kaçınması
gerektiğinin altını çizerek, “İsrail’in Refah’a girmesi halinde Mısır’ın
barış anlaşmasını askıya alacağını duyurması, 1967 ve 1973 savaşlarının
daha şiddetli olarak tekerrür edeceğini, bu defa İsrail’in çok ağır
bedel ödemek durumunda kalacağını muhataplarına ihsas ve ilan
etmektedir.” diye konuştu.
İsrail’in
katliamlarına son vermesi gerektiğini ifade eden Bahçeli, “Uluslararası
toplum yalnızca sözle, sızlanmayla, kınamayla yetinmemelidir. Mübarek
ramazan ayı girmeden kalıcı ateşkes sağlanmalı, insani dram bitmelidir.
İki devletli çözüm için Birleşmiş Milletler ve küresel vicdan çok acil
harekete geçmelidir. Tekrar ediyorum, başkenti Doğu Kudüs olan, 1967
sınırları temelinde, bağımsız ve toprak bütünlüğüne haiz Filistin
kurulmadan Orta Doğu’da barış, huzur ve istikrar sadece hayalden ibaret
kalacaktır.” dedi.
“Emperyalizmin konu mankenidir”
Necip
Fazıl Kısakürek’in ”Bizdeki muhalefet iktidarı düşürmek şartıyla
vatanı düşürmeye bile razıdır” ifadesini anımsatan Bahçeli, “İktidara
değil de ülkesine muhalefet edenler siyasetin konusu olmaktan çok
emperyalizmin konu mankenidir.” görüşünü paylaştı.
Bahçeli,
93 Harbi sırasında Nene Hatun’un “Bebeğim anasız büyür de vatansız
büyüyemez” sözünü hatırlatarak, “Nene Hatun’un feragat ve ferasetinin
kırıntısını arasanız dahi muhalefet partilerinde asla bulamazsınız.”
değerlendirmesinde bulundu.
Zihniyetleri kiralık,
kalpleri karanlık, siyasetleri kifayetsiz ve kimliksiz olanların ne
millete ne de ülkeye bir faydalarının dokunamayacağını belirten Bahçeli,
şunları söyledi:
“Türkiye eski Türkiye değildir.
Köprünün altından çok sular akmıştır. Ya muhalefet değişecek ya da
millet cibilliyet ve ciddiyet yoksunu bu muhalefetin defterini
dürecektir. Muhalefet partilerinin Türkiye’nin egemenlik haklarını ve
beka mücadelesini hafife alması, bununla da yetinmeyip savsaklama ve
sulandırma çabası ağır yaralı ve yüreksiz bir siyasetin ibra ve
ifşasından başka bir şey değildir.
Bölücü terör
örgütü PKK ile DEM’lenerek bağ kurmak, FETÖ ile taşeronlar eliyle
bağlantıya geçmek, ülkemize ve milletimize yapılabilecek en vahim
kötülüktür. CHP, sadece kendi içinde kavgalı değil, Türk milletiyle de
sorunludur. Bu CHP’nin, yerel yönetimlerde yedek kulübesine çekilmesi,
ıslah ve terbiye edilmesi milli bir görevdir. DEM’lenmiş CHP’nin doğrusu
ile yanlışı birbirine karışmış, milli ve manevi aidiyeti kalmamıştır.
DEM’lenmenin maskesi kent uzlaşması, sandık uzlaşması, Türkiye ittifakı
olarak açıklanmaktadır. DEM Parti, artık CHP’nin karar ve kumanda
odasına kadar nüfuz etmiş, kimin aday yapılıp yapılmayacağını tayin eden
vesayetçi bir konuma sahip olmuştur. Esenyurt’tan Kadıköy’e ve
Mersin’in bazı ilçelerine kadar görünen çarpıcı gerçek budur ve aslında
her seçim çevresinde adı konulmamış, kokuşmuş ittifak ilişkisi DEM’lenen
ve boyunduruk altına alınan CHP’nin iç yüzünü deşifre etmiştir. CHP ile
DEM iç içe geçmiş, birisini diğerinden ayırt etmek zorlaşmıştır. Özgür
Bey’in irade ve siyasetinin şifreleri DEM’in eline geçmiştir. Kuklalar
belli, kuklacılar bilinmektedir.”
Devlet Bahçeli,
31 Mart’ta Türkiye’yi DEM’lemeye ve devirmeye çalışanlara Türk
milletinin müsaade etmeyeceğini, müsamaha göstermeyeceğini vurgulayarak,
“Cumhur bizim, Türkiye hepimizindir.” ifadesini kullandı.
Atatürk’ün
adını ve anılarını hiçe sayanları, elleri öpülesi ecdada hakaret
edenleri, Türklüğü rafa kaldıranları, İstanbul’u Ermeni şehri olarak
gösterenleri, Türk milletinin affetmeyeceğini dile getiren Bahçeli, bu
zillete aziz milletin müstahak olmadığını ve olmayacağını belirtti.
“CHP kayış koparmış, dingil kırmış, dengeyi kaybetmiştir”
Sırf
oy avcılığı uğruna, sırf bazı odaklara şirin ve sevimli görünmek adına
milli varlığı tartışmaya açmanın, etnik ve mezhep ayrımcılığını
kamçılamanın düşman dili ve milliyetsizlerin ağzı olduğunu kaydeden
Bahçeli, “CHP, DEM’lenmekle ekseninden kaymıştır. CHP, kayış koparmış,
dingil kırmış, dengeyi kaybetmiştir. DEM’lenmiş CHP, sakat ve skandal
bir siyasetin pençesinde kıvrana kıvrana tükenişe ve inişe geçmiştir.
Nihayet yerel yönetimleri Türk ve Türkiye Yüzyılı hedefleriyle
buluşturma vakti gelip çatmıştır. Malum yerel yönetimleri düştükleri
zillet çukurundan çekip çıkarmanın zamanı yaklaşmıştır. O zaman 31 Mart
2024 tarihidir. Vakit Cumhur İttifakı’nda toplanma ve kucaklaşma
vaktidir. Vakit el ele vermenin, gönüllerde birleşmenin, hep birlikte
‘Türk milletiyiz’ demenin vaktidir. Bihakkın saflarımızı sıkı tutacağız,
Kızılelma’ya doğru koşar adım yürüyeceğiz.” sözlerini sarf etti.
“Çürümüş
bir kalem sahibinin” köşesinde yazdığı “Ey alt eğitimli ve alt gelir
grupları, bilesiniz ki, verdiğiniz oylar ile ülkeyi kurtarmıyor, tersine
yıkımına destek oluyorsunuz. Ve siz bu oyları vererek cennete gider
misiniz bilmiyorum ama evlatlarınıza cehennem gibi bir yaşam
bırakıyorsunuz” ifadelerini anımsatan Bahçeli, konuşmasını şöyle
sürdürdü:
“İşte biz bu halk ve demokrasi
düşmanlarına, seçkinci ve kaymak tabakaya tutunmuş satılık kalem
yobazlarına bu aziz vatanı bırakmayacağız. Milletimizi aşağılayan,
gelirini ve eğitimini küçümseyen, zımnen ‘cahil’ diyen zilletin
devşirilmiş kalemşörlerine asla boyun eğmeyeceğiz. Yılmayacağız,
yıkılmayacağız, yıktırmayacağız, sonunda yükseldikçe yükseleceğiz. Taviz
vermeyeceğiz, teslim olmayacağız, tembellik gösteremeyeceğiz, mutlaka
kazanacağız. Cumhuriyet’in yeni yüzyılında cumhurun muhteşem zaferine
hep birlikte imza atacağız. Zalimlere karşı aynı siperdeyiz. Zillete
karşı aynı mevzideyiz. Hainlere karşı aynı hizadayız. Türkiye
düşmanlarına karşı aynı çizgideyiz. Biriz, diriyiz, hep birlikte
Türkiye’yiz, Türk milletiyiz. Çağrımız ‘bu millet, bu vatan, bu bayrak
benim’ diyen her insanımızadır. Çağrımız her insanımızı kardeş, her
yöremizi aziz bilen Türkiye sevdalılarınadır. ‘Paylaşılacak vatanım,
vazgeçilecek insanım yok’ diyen her vatan evladıyla geleceğimiz bir ve
ortaktır. ‘Biz, birlikte Türkiye’yiz’ diyen herkes bizim özbeöz
kardeşimizdir.”
“Bu karar alınırken 5. Daire üyeleri maklube mi yiyorlardı”
Türk
devlet ve yönetim felsefesinin dayanağının adalet olduğuna işaret eden
Bahçeli, adalet ve hukukun tahribatının devletin zaafına yol açacağını
dile getirdi. Bahçeli, “Özellikle Anayasa Mahkemesi ile Danıştay’ın
verdiği bazı kararların doğrudan devlet onuruna, milli varlık ve
güvenliğimizin ruhuna zarar verdiği açıktır.” görüşünü paylaştı.
Sosyal,
siyasal ve ekonomik istikrarın güvencesinin hukuk olduğunu vurgulayan
Bahçeli, “Milletimizin sinir uçlarını tahriş eden, FETÖ’cülerle
PKK’lılara alan açan sözü geçen yüksek mahkemelerin sıra fiyat
istikrarını hedef alan fiyat anarşistleriyle ilgili önleyici kararlar
almaya geldiğinde üç maymunu oynaması işgüzarlık ve ikiyüzlülüktür.”
dedi.
“Ekonomik büyümenin dizginlenmesi,
istihdamın geriletilmesi, cari dengenin bozulması için el ovuşturan,
fiyat etiketlerini sürekli olarak yukarı yönlü güncelleyen
fırsatçıların, azgın fiyat anarşistlerinin ve bunların arkasındaki
FETÖ’cülerin hukuken hesabı sorulmadan sosyal ve ekonomik huzur nasıl
temin edilecektir? İnsanımızın ekmeğine ve cüzdanına ambargo koyanların
yakasından adalet ne zaman tutacaktır?” diye soran Bahçeli, 15 Temmuz
FETÖ darbe teşebbüsü sonrasında, hain örgütle ilişki ve iltisakı
belirlenen yaklaşık 4 bine yakın hakim ve savcının meslekten ihraç
edildiğini hatırlattı.
“Danıştay 5. Daire’nin
FETÖ’den ihraç edilen 387 hakim ve savcıyı tekrar mesleğe iade eden
kararı çok tehlikelidir, çok sakıncalıdır, hukuki bir temeli yoktur”
sözlerini sarf eden Bahçeli, “Bu dairenin göreve iade kararı verdiği
kişiler arasında ankesörlü hatlarla haberleşen, mahrem imamlarla
irtibatı olan, ByLock yazışmalarında adı geçen, terör örgütüne bağış
yapan, hakkında örgüt üyeliğinden işlem yapılan isimlerin olması nasıl
izah edilecektir? Danıştay 5. Daire nereye hizmet etmektedir? Bu karar
alınırken 5. Daire üyeleri maklube mi yiyorlar, haşhaşilerin vaazlarını
mı dinliyorlardı? FETÖ’cüleri aklamak vatana, millete ve adalete ihanet
değil midir? FETÖ’cüleri göreve iade etmek cinayet değil midir? FETÖ’ye
merhamet şehitlerimize hakaret değil midir?” sorularını yöneltti.
Danıştay
5. Daire’nin adalet ve hukuka göre karar vermediğini kaydeden Bahçeli,
“Allah’tan Hakimler ve Savcılar Kurulu devreye girmiş ve mesleğe iadesi
yapılan 387 kişi hakkında yeni bir inceleme başlatmış, aynı zamanda
Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurul’una da gerekli itirazlar
yapılmıştır.” açıklamasında bulundu.
“Bir yazar
müsveddesinin” sosyal medya hesabından 15 Temmuz ile ilgili “Hükümet 4
ay önceden darbe olacağını bütün ayrıntılarıyla biliyordu. Halk ne
olduğunu bilmeden darbeye karşı meydanlara çıktı. Sonuçta olan bu ülkeye
oldu” dediğini anımsatan Bahçeli, Şayet bu şahıs iddialarının ispatını
yapmazsa, şerefli bir Türk savcısının huzurunda yazdıklarını tevsik
etmezse dünyanın en namert insanıdır.” diye konuştu.
“FETÖ’nün propagandasına çanak tutulması, 15 Temmuz’a tiyatro denilmesi alçaklığın dibidir” diyen Bahçeli, şunları kaydetti:
“Aynı
anda Danıştay 5. Daire’nin kararı, işbirlikçilerin iddiaları, ülkemize
giriş yaparken 4 FETÖ’cünün yakalanması ve Pensilvanyalı hainin Yusuf
Suresi üzerinden gizemli mesajlar vermesi, gizli bir toparlanmanın
emaresidir. Fakat o günler geçmiştir. Gelecekleri varsa görecekleri de
vardır. Eğer yanılıp yenilip üstümüze gelen olursa, tavsiyem boy
ölçüsüne uygun kefen biçtirmesidir. Çünkü yatacağı yer sadece mezardır,
hesabı da yüce Allah’a verecektir. Kuyuya düşen yoktur. Yusuf Suresi’ne
konu olacak bir şey yoktur. Kuyuda Yusuf değil, kuyruğu kesilen yılan
vardır, bu defa kafasını koparmak da bizim için and olsun şeref ve namus
bahsidir.
Devlet, toplum ve siyaset alanı başta
olmak üzere, farklı kesimlere saklanmış ve bulunduğu ortamın rengini
almış kripto damarı bulup lime lime doğramazsak emin olunuz ki günü
geldiğinde acınacak hale düşmekten kaçamayız, kurtulamayız, yakamızı
kurtaramayız. Müslüman aynı delikten iki defa ısırılamaz. Şansını
denemek isteyen varsa hodri meydan, bu vatanın meydanları boydan boya
mücadele ruhuyla bezenmeye sonuna kadar hazırdır.”
“Fiyat anarşistleri de FETÖ’cüdür; dükkanları, evleri kapanmalıdır”
Bahçeli,
TBMM Başkanlığına sunulan “8. Yargı Paketi”ni, hak arama hürriyetini
güçlendirdiği, kişisel verilerin ve özel hayatın korunmasına yönelik
önemli düzenlemeler ihtiva ettiği ve adalet hizmetlerinin etkinliğini
artıracağı için destekleyeceklerini bildirdi.
FETÖ’nün,
Türk Silahlı Kuvvetleri ve yargı başta olmak üzere 8 ana başlıkta
sıraladığı her yere sızdığını anlatan Bahçeli, “Şimdi ona bir 9’uncuyu
ilave ediyorum. Fiyat anarşistleri de FETÖ’cüdür; dükkanları, evleri
kapanmalıdır.” ifadeleriyle konuşmasını tamamladı.