Yazar, şair ve öğretim üyesi Ahmet Murat Özel, Süleymaniye Camisi ile özel bir bağ kurduğunu ifade ederek, “Süleymaniye benim için süsün çok aza indirildiği, Mimar Sinan’ın kendi matematik ve mimarlık dehasına çok güvendiğini hissettirdiği bir yapıdır. İçeri girdiğiniz zaman süsleme, kalem işleri, çiniler yoktur. Duvarlar büyük oranda boştur ve taştır.” dedi.
Özel, mimari şaheser olarak gösterilen Süleymaniye Camisi’ni ele aldığı “Taşı Taşırmak – Bir Cami Risalesi” adlı eserini, ibadethanelerin önemini ve kadim Türk mimarisinin özelliklerini AA muhabirine anlattı.
Yaklaşık 10 yıl önce Süleymaniye Külliyesi’nin etrafında bir iş vesilesiyle bir ay kadar bulunduğunu ifade eden Özel, “Süleymaniye’yi ben gördüğümü zannediyordum ama o bir ay içinde göremediğimi anladım. Süleymaniye’nin bana sürekli konuştuğunu, perspektifim değiştikçe oranın da dilinin ve sesinin değiştiğini fark ettim. O bir aydan sonra bunun üzerine düşünmek üzere zihnimde klasörledim.” diye konuştu.
Özel, Süleymaniye’nin, eteğini bulunduğu tepeden Haliç’e doğru döken bir külliye yapısı olduğuna işaret ederek, yapıyla kurduğu ilişkide ziyaretçi ilişkisini aşan bir halin olduğunu söyledi.
“Bugün Süleymaniye yalnız bir mekan”
Yapının tarihi, kültürel, mimari çağrışımlarını değil de insan ve yapı üzerinden bir düşünme biçimi geliştirdiğini aktaran Özel, şunları kaydetti:
“Süleymaniye bana ne söyleyecek? Ben Süleymaniye’ye ne söyleyeceğim? Felsefede fenomenolojik okuma diye bir şey var. Biraz yapmaya çalıştığım buydu. Sair şeyleri paranteze alarak o nesneyle, o olguyla karşı karşıya kalınca ne görüyorum? Bu bakışla camiye baktığım zaman ne görüyorum? Temelde mekanla insan arasındaki bir ilişki, buna dair önemli çalışmalar yapıldı. Biz mekanla kurduğumuz ilişkide sadece barınma, başımızı sokma, ihtiyacımızı karşılama, tüketim alışkanlığımıza cevap vermek için kendimizi bir barınağın içine sokmuyoruz. Giyindiğimiz bir yer. Süleymaniye de benim için böyle bir yerdi. Bana öyle geliyor ki ev kadar mahrem, kişisel ikinci bir mekan daha var inananlar için. Bizim teklifsiz içeri girebildiğimiz iki yer var. İkisine de o mahremiyeti çağrıştıracak güçte bir imge olarak ayakkabısız giriyoruz. Bir tanesi çok bireysel bir yaşam alanı, ikincisi ise daha kamusal…”
Özel, Süleymaniye’nin çok geniş bir alana yayılan bir yapı olduğuna dikkati çekerek, “Medresesi, aşevi, şifahanesi, kütüphanesi, imaretleriyle çok büyük ve aşağı doğru dökülen bir külliye burası. Diğer tepelerdeki camilerle kıyaslanamayacak büyüklükte. Süleymaniye tarihte nasıl görünüyor onu bilmiyorum. Ama bugün Süleymaniye yalnız bir mekan. Etrafındaki birimler yeterince sosyalleşecek alanlar değil.” ifadelerini kullandı.
“Biz bu taşı kurcaladığımız zaman taş taşmaya başlıyor”
Süleymaniye’nin yalınlığının farkına varılması gerektiğinin altını çizen Ahmet Murat Özel, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Süleymaniye benim için süsün çok aza indirildiği, Mimar Sinan’ın kendi matematik ve mimarlık dehasına çok güvendiğini hissettirdiği bir yapıdır. İçeri girdiğiniz zaman süsleme, kalem işleri, çiniler yoktur. Duvarlar büyük oranda boştur ve taştır. Mimar Sinan iki şeye çok güveniyordu. Bir tanesi taşın gücü diğeri de matematiğiydi. Bize, matematik ve taşla, harç kullanarak yaptığı yalın bir kütle bıraktı. Ama bu taş üzerinde düşünmeye ve kurcalamaya değer bir taş. Biz bu taşı kurcaladığımız zaman taş taşmaya başlıyor. Taş olmanın dışına çıkıyor. Matematiğin dışına çıkıyor. Sadece mimari bir yapı olmanın dışına çıkıyor. Dolayısıyla taşın Mimar Sinan eliyle taştığını görüyorum. Hacminin dışına doğru serpildiğini görüyorum. Süleymaniye’nin kendi hareketi de bir tür taşma, kaynama hareketidir.”
Özel, Süleymaniye’ye dışardan bakıldığında komplike bir görüntüsünün olduğunu vurgulayarak, yapıyla kurduğu ilişki üzerinde sayfalarca yazı yazılabileceğini ancak deneme türünde bir eser kaleme aldığını sözlerine ekledi.
Ahmet Murat Özel’in kaleme aldığı “Taşı Taşırmak – Bir Cami Risalesi” adlı eser, Ketebe Yayınları tarafından kitapseverlerle buluştu.