Karaaslan’ın tedavisini gerçekleştiren hastanenin Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Korhan Erkanlı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, hastasının ramazanda başlayan iştahsızlığının giderek arttığını ve 62 kilo olmasına rağmen bunun yüzde 20’sinden fazlasını kaybettiğini söyledi.
Durumundan dolayı birçok doktora giden Karaaslan’ın rahatsızlığına çözüm bulunamayınca hastanelerine yönlendirildiğini anlatan Erkanlı, şunları kaydetti:
“Burada yaptığımız anjiyografik tetkiklerde hem bağırsağa giden damarda hem de böbreğe giden damarda ciddi bir tıkanıklık tespit ettik. ‘Bu kadar yaygın tıkanıklık olmasının sebebi altta bir şey olmasın?’ diyerek araştırmalarımıza devam ederken, kalpte çok ciddi, yaklaşık 6 santimlik bir balonlaşma tespit ettik. Bunun içi pıhtıyla doluydu. O pıhtıların bağırsak sistemine ve böbrek sistemine attığını fark ettik. Daha sonrasında yapılan tetkiklerde de oradaki duvarın çok inceldiği gözümüze çarptı.”
Prof. Dr. Erkanlı, ilk olarak acil kalp ameliyatı yapmaya karar verdikleri Karaaslan’ı hastaneye yatırdıklarını, operasyon öncesinde ise ciddi kilo kaybından dolayı bozulan vücut direncini kendisine yeniden kazandırdıkları bir hazırlık süreci geçirdiklerini belirtti.
“Beklenen yaşam süresi 1 aydan azdı, o kadar ciddi bir durumda geldi”
Hazırlık sürecinin ardından 4 saat süren ameliyatla kalpteki balonlaşmayı tamir edip, baypas da yaparak hastanın tıkalı damarlarını açtıklarını aktaran Erkanlı, daha sonra yoğun bakıma alınan Karaaslan’ın normal serviste de takip edilerek damar yoluyla beslenmesinin sağlandığını ifade etti.
Hastanın yaraları biraz iyileştiğinde karın ameliyatını gerçekleştirdiklerini dile getiren Erkanlı, bacaktan aldıkları damarla karın içindeki aorttan bağırsak damarına baypas yaparak bağırsakları çalışır hale getirdiklerini söyledi.
Prof. Dr. Erkanlı, operasyon için bacaktan çok uzun bir damar almak zorunda kaldıklarına dikkati çekerek, “Yaklaşık 45 santimlik bir damar gereksinimi oldu. Karın içindeki damardan bağırsak damarının içine özel bir yol yaparak baypas yaptık. Bu çok nadir yapılan bir ameliyattır. Ama asıl nadir olan, kalpteki balonlaşmanın bağırsak damarına atıp hastanın hayatını tehdit edecek hale getirmesidir.” diye konuştu.
Bu durumun fark edilmemesi halinde Sait Karaaslan’ın karşılaşabileceği riskleri anlatan Erkanlı, “Hastamız zaten su dahi içemiyordu ameliyattan önce. Beklenen yaşam süresi 1 aydan azdı. O kadar ciddi bir durumda geldi.” değerlendirmesini yaptı.
Erkanlı, ameliyattan yaklaşık 3-4 gün sonra hastanın su içmesinde ve katı gıda yemesinde hiçbir mahzur kalmadığını görmeleri üzerine, kendisini şifayla taburcu ettiklerini kaydetti.
“Yediğim bir lokma, içtiğim bir yudum su midemde çakılı kalıyordu”
Hastalık öyküsünü aktaran Sait Karaaslan da 64 yaşına kadar hiçbir rahatsızlığı olmadığını, genetik olarak da anne ve baba tarafından gelen bir hastalığı bulunmadığını, bu nedenle çok sağlıklı bir hayat sürdüğünü ifade etti.
Ancak ramazanın ortalarında ciddi bir iştahsızlık yaşamaya başladığını belirten Karaaslan, “Yediğim bir lokma, içtiğim bir yudum su midemde çakılı kalıyor, çıkmıyordu. Çok ciddi sancılar veriyordu. Ölümü istiyordum, ‘Ya Rabb’i emanetini al.’ diyordum, o derece saatlerce sürüyordu. Sonra ilaçlarla boşaltınca rahatlıyordum. Ama bu arada ciddi kilo kaybına uğradım.” dedi.
Karaaslan, şikayetleri nedeniyle iç hastalıkları uzmanına başvurduğunu ve durumun hazımsızlık, kabızlık gibi algılandığını aktararak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu arada ultrasonda prostatımın olağandan daha büyük olduğu ortaya çıktı. ‘Acil üroloğa gitmeniz uygun olur.’ dediler, gittim. O arada hematoloji, kan değerlerindeki farklılık dolayısıyla beni Korhan hocama yönlendirdi. Korhan hocam beni hayata döndürdü. Ameliyata girecek, ayağa kalkacak mecalim yoktu uzun süredir yiyip içmediğim için. Hocam tabiri caizse bir çocuk bir bebek gibi beni besledi. Ameliyattan önce de 3-4 gün yoğun bakıma alarak ameliyata hazır hale getirdi. Üst üste iki ameliyatla beni hayata bağladı.”
Normalde yürüyüş yapan, sigara alkol gibi kötü alışkanlıkları olmayan, iyi bir kahvaltıyla güne başlayan, meyve ve sebze tüketen, hazımsızlıkla ilgili de hiçbir problem yaşamayan biri olduğunu dile getiren Karaaslan, bundan dolayı rahatsızlığını ilk öğrendiğinde şaşırdığını söyledi.
Rahatsızlığının “stresten” kaynaklandığının düşünüldüğünü belirten Karaaslan, şunları kaydetti:
“Çok stres sahibi de değilim doğrusu. İş yerimde çok mutlu bir ortamım var. İnsanlara faydalı olmaya çalışırım. İstanbul 8’inci noteriyim. Yalnız şöyle bir durum var. Geçen yıl 7 Ağustos’ta eşimi kaybetmiştim. Onun verdiği bir stres ciddi manada olabilir. Çünkü 40 yıllık hayatı paylaşmıştık, birbirimizi asla, hiçbir zaman üzmemiştik. Onun dışında çok stresli biri de değilim doğrusu. Ama işte oluyor zaman zaman, mesela Gazze çok etkiliyor beni veya insanların noterliklerde karşılaştıkları problemler çok etkiliyor. Belki o tür bir stres yaşamış olabilirim. Tek bir şey değil de belki bir birikim söz konusudur.”
Sait Karaaslan, şu anda sağlık durumunun “muhteşem” olduğunu, rahatlıkla yemek yiyip, sıvı şeyler tüketebildiğini sözlerine ekledi.