Sahipsiz, takibi olmayan ve aşısız köpek, kedi veya vahşi hayvanlar tarafından ısırılma ve tırmalanma ölümcül “kuduz” hastalığı riskini de beraberinde getiriyor. Bu riskten korunmanın tek yolu ise mümkün olan en kısa sürede aşılanma.
Ancak birçok kişi böyle bir ısırılma ya da tırmalanma durumunda sağlık kuruluşlarına başvurmakta gecikebiliyor. Oysa ilk 24 saat içerisinde yapılan ve ilk dozun verildiği günü takip eden süreçte doğru periyotta uygulanan toplam 4 dozluk kuduz aşısı, hastalık riskine karşı yüzde 100 koruma sağlıyor.
Kuduz hastalığı, bulaşma ve korunma yollarına ilişkin AA muhabirine bilgi veren Doç. Dr. Sönmezer, kuduzun hayvanlardan insanlara bulaşan bir hastalık olduğuna dikkati çekti.
“Ölümcül ama aşı ile önlenebilen bir hastalık”
Sönmezer, “Kuduz, özellikle vahşi kedi, köpek ısırmaları, ormanlarda yaşayan vahşi hayvanların ısırmalarıyla bulaşıyor. ‘Rabies’ isimli virüs kaynaklı ve ne yazık ki bulaştığında yüzde 100 ölümcül seyrediyor. Fakat şanslı olduğumuz kısım, yüzde 100 ölümcül olmasına karşın aşı ile önlenebilen bir hastalık.” diye konuştu.
Kuduz aşısının ısırılma veya tırmalanma sonrası uygulanmasının hayati önem taşıdığını, bu sayede kuduzun belirtiler ortaya çıkmadan atlatılabildiğini dile getiren Sönmezer, ısırılma sebebiyle sağlık kuruluşlarına başvuran kişilerin risk durumlarının Sağlık Bakanlığı Kuduz Saha Rehberi Yönergesi doğrultusunda değerlendirildiğini bildirdi.
“Sahipli, gözlemlenebilir, aşılı hayvanlar riskli değil”
Doç. Dr. Sönmezer, bu çerçevede, vahşi köpek, kedi veya farklı hayvan ısırmalarının en üst seviyede riskli temas olarak tanımlandığını, bu şekilde sağlık kuruluşlarına başvuran kişilerin hızla tedavisine başlandığını belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bir hayvan tarafından derinin yalanması, dokunulması riskli bir temas değil. Burada en önemlisi, sahipli, gözlemlenebilir, aşılı bir hayvan tarafından ısırılmak kuduz riskinin sıfır olduğu anlamına geliyor. Böyle bir ısırılmada hayvanın aşı karnesi ve rabies aşısını olduğu belirlendiğinde kişiye bir uygulama yapmamıza gerek kalmıyor. Sadece yaranın bakımı ile ilgili önerilerde bulunuyoruz.
Ancak vahşi bir hayvan tarafından derinin en alt tabakasına kadar uzanan, derin ısırıklar en üst seviye risk demektir. Böyle bir durumda hem kuduz aşısı hem de immünglobülin yapıyoruz. Bu tedaviyle kuduza karşı yüzde 100 koruyuculuğu sağlamış oluyoruz.”
“Yaşadığınız olayı hekimlere detaylı olarak anlatın”
Sahipsiz, başıboş bir köpek veya kedi tarafından ısırılan kişilere ilk olarak “Bu çevrenizde yaşayan, takip edilebilir bir hayvan mı?” sorusunu yönelttiklerini anlatan Sönmezer, takibi mümkün hayvanların 10 gün süresince gözlemlenmesinin, herhangi bir nedenle ölüm olup olmadığına dikkat edilmesinin önem taşıdığını söyledi.
“Sokakta bilmediği, sürekli görmediği, takip edilemeyen bir köpek, kedi tarafından ısırılan kişilerde hemen aşı ve immünglobülin uygulamasına başlanması gerekiyor.” diyen Sönmezer, ısırılma durumunda yapılması gerekenlere ilişkin şunları kaydetti:
“Riskli olduğunu düşündüğünüz, tekrar görme olasılığınız olmayan kedi, köpek veya vahşi bir hayvan tarafından ısırılma, tırmalanma durumunuzda yara bölgesini tazyikli, sabunlu suyla yıkayıp, vakit kaybetmeden sağlık kuruluşuna başvurun. Yaşadığınız olayı hekimlere detaylı olarak anlatın. Kişinin yaşadığı olayı sağlık kuruluşuna çok iyi, detaylı anlatması lazım. Isırma mı tırmalama mı, lezyon nerede, ısıran sahipli bir hayvan mı değil mi? Tüm bu detay bilgiler hekimlerle paylaşılmalı
Hekimin risk değerlendirmesine göre, kuduz aşısının ilk 24 saat içerisinde uygulanması çok önemli. İlk 24 saat içinde uygulanan aşı ile kuduza karşı koruyuculuk oranını daha yüksek tutabiliyoruz. Ancak kişiler ’24 saati geçirdim artık bir şey yapılamaz’ gibi de düşünmesin, süre ne olursa olsun mutlaka hekime başvursunlar.”
Tedavinin hemen başlaması çok önemli
Kuduz aşısı uygulamasında zamanlamanın da önem taşıdığını vurgulayan Sönmezer, “Isırılma yaşayan ve risk kategorisinde değerlendirilen hastalara hemen aşı ve immünglobülin uygulanması gerekiyor. Fakat bazen kişiler çeşitli nedenlerle hastaneye başvurmakta gecikebiliyor. Böyle bir durumda da zamanlama ne olursa olsun tedaviyi uygulamaya başlıyoruz.” ifadesini kullandı.
Yerli kuduz aşısı çalışmaları
Yerli kuduz aşısı çalışmalarına da değinen Doç. Dr. Sönmezer, “Yerli kuduz aşısı, ülkemizde devreye girmesi beklenen bir aşı adayı. Şu anda ülkemizde belirli hastanelerde farklı olmak üzere genelde Hindistan kaynaklı kuduz aşıları kullanılıyor. Yerli kuduz aşısı, bu tedaviye daha hızlı ulaşılması, aşının bütün sağlık kuruluşlarında daha kolay temin edilebilir olması açısından oldukça önemli.” değerlendirmesini yaptı.