İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Rektör Yardımcısı Mustafa Kumral, Hatay’da yıkılan binaların çoğunun demirlerinin Türk yapımı olmadığını, ucuzluğu nedeniyle Suriye’den getirildiğini ve dayanıklılığının Türk yapımı demirlerden az olduğunu söyledi.
Kahramanmaraş Merkezli Depremlerin Sonuçlarının Bütün Yönleriyle Araştırılması, Depreme Dirençli Yapı Stokunun Oluşturulması ve Kentsel Dönüşüm Uygulamalarının Etkinliğinin Artırılması İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu, AK Parti Afyonkarahisar Milletvekili Veysel Eroğlu başkanlığında toplandı.
Toplantıda, Yapı Denetim ve Deprem Mühendisliği Derneği, Yükseköğretim Kurulu, Gençlik ve Spor Bakanlığına bağlı Kredi ve Yurtlar Genel Müdürlüğü temsilcilerinin yanı sıra üniversitelerden akademisyenler sunum yaptı.
Yapı Denetim ve Deprem Mühendisliği Derneği Başkanı Nazmi Şahin, yapı denetim sistemin 1999 depreminden sonra hayata geçtiğini ve bu zamana kadar sistemin 5 deprem gördüğünü anlattı. Van, Elazığ, Malatya ve İzmir depremlerinde yapı denetimli binaların yıkılmadığını belirten Şahin, Kahramanmaraş merkezli depremlerde ise yapı denetimli 151 bin binadan yaklaşık 290’ının yıkıldığını kaydetti. Şahin, yıkılan binaların yüzde 85’nin de ikinci depremde yıkıldığını aktardı.
2007 yılında çıkan bir kanunla şantiye şefinin 30 bin metrekareye kadar 5 inşaata bakabildiğine dikkati çeken Şahin, kanunun çıktığı dönemde inşaat mühendisi sayısının 57 bin olduğuna, 2023 yılında ise bu sayının 150 binlere yaklaştığına işaret etti. Şahin, “Şantiye şefi çok önemli. Şantiye şefi sahada olmazsa o kalıpçı kafasına takılan soruyu kime soracak? Kafasına göre yapacak. Bizim talebimiz birinci derece deprem bölgesinde olan tüm şantiyelerimizde bin 500 metrekare üzerinde tek şantiye şefi olsun. Tek şantiye şefi olsun, sadece orayla ilgilensin. Mesai saatine kadar orada dursun.” görüşünü dile getirdi.
“Deprem destek illerinin dışında hiçbir ilimizde eğitim öğretime engel bir şey yok”
Gençlik ve Spor Bakanlığı Kredi ve Yurtlar (KYK) Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Özgül, deprem bölgesinde 76 yurt olduğunu, bu yurtlardan sadece 6’sında hasar oluştuğunu, yıkılan yurt ise bulunmadığını söyledi. Özgül, hasar alan 6 yurtla ilgili de çalışmalara başladıklarını bildirdi.
Şu anda yurtlarda 144 bin 847 depremzede vatandaşın misafir olarak kaldığını söyleyen Özgül, deprem bölgesine destek için 11 ilin belirlendiğini belirtti. Özgül, “Destek iller çevrimiçi eğitime devam ediyor. Diğer illerimiz yüz yüze eğitime geçmiş olup yurtların tamamı öğrencilerimizin kullanımına hazır. Deprem destek illerinin dışında hiçbir ilimizde eğitim öğretime engel bir şey yok.” dedi. Yurtlarda kalan depremzede öğrencilere yönelik kurs açtıklarını dile getiren Özgül, kursların devam ettiğini bildirdi.
“Şu anda yeraltı suları kirlenmiş durumda”
Dokuz Eylül Üniversitesi Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hasan Sözbilir, yapı denetim mekanizmasının yeniden gözden geçirilmesinin, yapı stoğuyla ilgili çalışmaların da bir an önce tamamlanmasının önemli olduğunu vurguladı. Sözbilir, ara eleman olarak adlandırılan inşaat işçilerine de belli bir kalitede eğitim verilmesi gerektiğini ifade etti.
Depremden sonra birçok yeraltı suyunun yolunun değiştiğini gördüklerini anlatan Sözbilir, birçok yerde de suların kirlendiğini kaydetti. Hatay örneğini veren Sözbilir, “Bölgede çok temiz sular da var ama yüksek kesimlerde. Alt kesimlere doğru yeraltı sularının büyük bir kısmı kirlenmiş durumda. Katı atıklar nedeniyle, yıkılan binaların varlığı nedeniyle, doğanın kendisinin yarattığı problemler nedeniyle şu anda yer altı suları kirlenmiş durumda.” dedi.
2020 yılında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun kendilerinden fay sakınımıyla ilgili çalışma yapmalarını istediğini aktaran Sözbilir, ” Zayıf insan var şişman insan var. Aynı insan gibi her fayın bir genişliği var. Fayın genişliğinden itibaren etrafına 20’şer metre koyduğunuzda fayla ilgili problemi çözüyorsunuz. Şu anda 500 metre, Bakan Bey’e de ‘çok fazla’ diye söyledim ama o iyice güvende kalmak istedi. Şu anda kalıcı konut olarak belirlenen yerlerin hepsi en az 500 metre faydan uzakta.” diye konuştu.
Sözbilir, Pazarcık ve Amanos segmenti üzerinde hendek açarak çalışma yaptıklarını ve onların 7,4’lük bir deprem oluşturacağını Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığına (AFAD) söylediklerini belirtti. AFAD’ın da Kahramanmaraş’ta 7,4’lük bir deprem olacağından yola çıkarak tatbikat yaptığını kaydeden Sözbilir, “Normalde biz depreme hazırdık ama bu gerçekleşmedi. İki fayın yanında 5 fay daha kırıldı, toplam 7 fay. Biz ülke olarak o faylara göre hazırlanmadık. O 5 fayı neden devlete sunamadık? Çünkü onları daha çalışmamıştık. Oralara da hendek açıp bakabilseydik, o fayların 500 yıldır kırılmadığını görecektik. Dolayasıyla devlete ‘7 fay birlikte kırılacak buna göre kendinizi ayarlayın’ diyecektik.” sözlerini sarf etti.
Türkiye yer bilimleri araştırma kurumu önerisi
İTÜ Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cenk Yaltırak, Türkiye Deprem Tehlike Haritasını eleştirdi. Yaltırak, “Türkiye’nin en büyük tehlikesi, deprem tehlike haritası.” dedi. Yaltırak, deprem haritasının değişmesi gerektiğini, mevcut harita ile devam edilmesi halinde depremin yine şehirleri vuracağını dile getirdi. Yaltırak, “Her fayın kendine has bir ömrü var. Hiçbir fay birbirinin aynısı değil. Her birinin geometrisi, boyu farklı. Bunlar birer birey. Bunlar, bir havuzun içerisinde toplama yapabileceğimiz şeyler değil.” değerlendirmesinde bulundu.
Yaltırak, Türkiye’nin içinde ve dışında toplanmış yaklaşık 30 bin kilometre veri olduğunu, büyük bir veri setiyle Marmara’nın gerçek fay haritasını yaptıklarını kaydetti.
Yaltırak, Türkiye’de yer bilimleri araştırma kurumu kurulması gerektiğini vurgulayarak, “Bu üst kuruluşun da altında bölgesel uzmanlaşmış, bir faya, bir bölgeye ömrünü adamış insanlara ihtiyacımız var.” ifadelerini kullandı.
“Yetkin mühendisliğin gelmesi gerekiyor”
İstanbul Teknik Üniversitesi Rektör Yardımcısı Mustafa Kumral, Kahramanmaraş merkezli depremlerin Adıyaman, Hatay ve Gaziantep illerindeki küçük ölçekli organize sanayi bölgelerine etkilerini anlattı.
Bölgede yıkılan binaların çoğunun 2000 yılı öncesi olduğunu belirten Kumral, yıkımların sebebinin ise zeminden ve kullanılan malzemelerden kaynaklı olduğunu vurguladı. Hatay’da bölgede vatandaşlarla konuştuklarını, halkın kendilerine kullanılan demirlerin Suriye’den getirildiğini söylediğini aktaran Kumral, “Yıkılan binaların çoğunun demirleri Türk yapımı değil. Hatta yanlarında İskenderun Demir Çelik Fabrikası olmasına rağmen bir çok insan ucuz olduğu için Suriye demirini kullanmışlar. Suriye demirinin dayanıklılığı bizim ülkemizin yaptığı demirlerinin yarısı kadar değil. Sonuçları ortada.” dedi.
Türkiye’de artık yetkin inşaat, jeoloji, jeofizik mühendisliği kavramlarının yerleşmesi gerektiğini söyleyen Kumral, “Bu arkadaşların en az 4 sene bir proje ofisinde ya da bir kurumda çalışmalarının faydalı olabileceği ondan sonra imza atmaları kanaatine sahibim. Yetkin mühendisliğin gelmesi gerekiyor.” şeklinde konuştu.
Komisyon Başkanı Veysel Eroğlu da Türkiye’de diri fay hatları çalışması yapılması gerektiğine işaret ederek, “Diri fay hatların çalışılmasıyla ilgili seferberlik yapılması şart.” dedi.
Eroğlu, bazı akademisyenlerin, alanı olmamasına rağmen depremle ilgili açıklamalarda bulunduğunu, bunun kabul edilemez olduğunu kaydetti. İstanbul’un bazı yerlerinin zeminin kötü, bazı yerlerin zemininin ise Türkiye’nin en sağlam zeminlerinden olduğunu belirten Eroğlu, “Bir profesör kalkıyor ‘İstanbul’u terk edin, 500 kilometre uzağa gidin’ derse ben buna isyan ederim. Bunun yaptırımı yok mu? Fevkalade yanlış, insanları huzursuz eden bir durum. Bu ne biçim bilim adamı. Çıkıyor ahkam kesiyor. Bilmiyorsun işte cahilsin. Çoluk çocuk korku içinde.” ifadelerini kullandı.